İstanbul Türk Ocağı 100. yıl sohbetleri bu hafta, Türk Ocakları İstanbul şubesi başkanımız Dr. Cezmi Bayram’ın ele aldığı ‘‘Türk Ocakları Yüz Yaşında’’ konulu sohbet ile başladı. 
  

   Sözlerine; ‘Bu sene ocağımızın yüzüncü yılı. Bu bizim için bir şereftir. Yüzüncü yıla girerken bazı değişiklikler gerekiyordu. Bugünden itibaren Cuma sohbetleri, yüzüncü yıl sohbetleri adı ile devam edecek. Artık gençler kürsüyü bizden devralacaklar. Her hafta gençlerimiz, yüz yıllık dönemde fikir hayatında hizmet veren şahsiyetlerden birini anlatacak. Neden bu akşam …., Ahmet Vefik Paşa, … ele alındı? Çünkü bu şahsiyetler, Türkiye tarihinde, kültürel milliyetçiliği ele alan ilk kişilerdir. Bu faaliyetler, gençlerin kürsüyü bizden devralma süreci ve yüz yıllık tarihe kuşbakışı bakmak bakımından önemlidir.’ diyerek başlayan ve İstanbul Türk Ocağı gençlik kolları mensubu …,…, … arkadaşlarımızın sohbet öncesi verdiği konferanslara da değinen Bayram, şöyle devam etti: ‘ Bu dernek, her ne kadar Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura gibi bir takım milliyetçilerin girişimleri ile kurulmuş olsa da, kuruluşunda gençler önemli bir yer tutar. Burada gençlerin yapması gereken, yalnızca sohbetleri dinlemek değil, söz konusu emaneti aynı hissiyatla sahiplenmek ve geliştirmektir. 
Türk Ocaklarının kuruluşunda, Osmanlı öncesinden o değin gelen Türk kültürünün, medeniyetinin, dilinin araştırılması meselesi yatar. Bir ikinci sebep, büyük toprak kayıpları yaşayan imparatorluğu, en geniş biçimde tutmak ve bu sınırlarda birliği sağlamak gayesidir.
Türk Ocaklarının, -bugün çok itham edildiği için söylüyorum- ötekisi olmamıştır, ötekileştirmemiştir. Ancak ve ancak devleti yıkmak isteyenleri ötekileştirmek söz konusu olabilir. 
Derneğin kuruluş yıllarında ‘turan’ mefkûresi ile bir hedef koyulmuş ve bu hedef dönemin gençlerini heyecanlandırmaya yetmiştir. 1912’de yenik ve yorgun halde olan ordu, 1914’e gelindiğinde artık, iki buçuk milyonluk diri, heyecanlı bir ordudur. 
Türk Ocakları, kurulduğu dönemde Türk gençliğinin ayağa kalkmasını, dirilmesini hedeflemiş ve gerçekleştirmiştir. 
Peki, yüzüncü yılda Türk Ocaklarının önünde hangi hedefler var?
Türk Ocaklarını kuran ve hedefe götüren fikir adamları ile, gençler ile aynı davaya sahip isek, bir hedef koymamız gereklidir. 
Türkiye, birçok menfi haller söz konusu olsa bile, 1920’lerin Türkiye’si değildir. 
Gerek I. Dünya Savaşı, gerekse Millî Mücadele, Türkiye’nin okumuş pekçok insanının şehit olması ile sonuçlandı. Türkiye bugün, okumuş insandan yana, iktisat gibi pekçok alandan yana, o gün ile kıyaslanamayacak durumda. Bugün Türkiye, bu alanlardaki başarısı ile dünyanın sayılı demokrasileri arasındaki yerini almıştır. 
Türkiye yıllarca, ‘bizim tavuğumuza kış demeyenin, biz de tavuğuna kış demeyiz’ anlayışı ile hareket etmişken, artık bir şeylerin farkındalığı ile hareket ediyor. Yakın bir geçmişe kadar dışarıdan yardım alırken, bugün, Kızılay gibi kuruluşlar vasıtası ile başka ülkelerin sorunları ile alakadar oluyor ve o ülkelere yardım gönderiyor.
Bugün, daha büyük bir millî tasavvur önümüze koyulmalıdır. Sadece Türkiye sınırları içinde kalan bir tasavvur, mahallî bir tasavvurdur. Bu tasavvur çok daha geniş bir tasavvur olmalı, insanlığı hedef almalıdır.’ dedi.