CENGİZ DAĞCI SEMPOZYUMU

Sempozyumun ilk oturumu Emir Aykar’ın Korkunç Yıllar adlı bildirisi ile başladı. Kısaca Cengiz Dağcı’nın hayatından ve bizim için öneminden bahsederken; Dağcı’nın Korkunç Yıllar adlı romanını alıntılar eşliğinde özetledi. Dağcı, bu romanında Türklerin neden savaştığına ve o savaş yıllarında ne gibi zulümler yaşadığına değinmiştir. Son olarak edebiyatımızda Cengiz Dağcı gibi bu alanda yazan yazarlarımızın az olması sebebi ile yeni neslin geçmiş ve gelecek arasındaki bağlantıyı iyi kuramadığı sözleri ile bildirisini sonlandırmıştır.

İkinci bildiri Fatma Zehra Söğüt’ün Yurdunu Kaybeden Adamdan Türkistan’a Bir Bakış adlı bildiridir. Dağcı’nın bu romanı Korkunç Yıllar romanının devamı niteliğindedir. Romanda Rusların savaş ahlakı olmadan çocuklara ve kadınlara zulmetmesine değinmiştir. Ayrıca karakterlerin ‘Biz ne yaptıysak, vatanımız için yapıyoruz.’ diyerek vatan sevgisini ve vatan hasretini anlattığı görülür. Romanın sonunda artık hür olsa da, doğup büyüdüğü topraklarda artık kendi dili konuşulmadığı için yaşadığı üzüntü anlatılır.

Üçüncü bildiri Ahmet Oğuzhan Balcı’nın Bir Tek Hece Hikayesi: Regina adlı bildiridir. Bu romanda Dağcı, eşine olan aşkını derin bir şekilde işlemiştir. Bizlere bu aşkın ne kadar yoğun olduğunu anlatan Ahmet Oğuzhan, Dağcı’nın bu hikayesini Mecnun’a benzetmektedir. Tek fark burada Dağcı’nın bile isteye yanmasıdır. Etrafında çok fazla insan var ama eşi yok cümleleri ile bildirisini sonlandırmıştır.

İkinci oturum Saliha Ferşadoğlu’nun Dönüş Romanından Hareketle Cengiz Dağcı’da Milliyetçilik adlı bildirisi ile başladı. Yine kısaca hayatından bahsedildi. Yazılarını yazarken Türkiye Türkçesi ile yazıldığını belirtirken, duygusallığın ön plana çıktığından bahsedildi. Romanda Kırım’ın işgali ve o zamandaki Kırım her yönüyle anlatılmıştır. İşgal sırasında toprakları elinden alınan halk ‘Canımızdan da kıymetli olan toprağın elimizden alınması bize yapılan en büyük zulümdür.’ diyerek üzüntüsünü dile getirmiştir. Bu konuda Dağcı, ‘Türk halkı için toprak her şeydir.’ diye belirtmiştir. Son olarak ‘ Milliyetçiliğin önemli unsurlarından biri de dildir.’ diyerek, dilin önemini de vurgulamıştır.

İkinci oturumun ikinci bildirisi Betül Feyza Ekici’nin Cengiz Dağcı Eserlerinde Kırım Hayatı ve Sürgünden Yansımalar adlı bildiridir. Dağcı, eserlerinde işgalden önce Kırım köylerindeki güven ortamını, Rusların acımasızca Kırım Türklerini nasıl sürgün ettiğini ve bu sürgün sırasında Kırım Türklerinin yaşadığı zorlukları başarılı bir üslupla anlatmıştır. İşgal karşısında kadınların nasıl dik durduğunu vurgulayan Dağcı, bizlere Türk kadınına verdiği değeri göstermiştir. Ayrıca toprağın ve dilin önemini defalarca vurgulamıştır.

Sempozyumun son bildirisi Süleyman Soyer’in Onlar da İnsandı adlı bildirisidir. Romanda Kırım Türklerinin komünizme olan tepkisini; köye gelen 2 Rus askerinin bir tanesini Karl Marx’a benzeterek, sembolik bir şekilde bize anlatır. II. Dünya Savaşı çıktığında istemese de Rusların yanında savaşan Dağcı, birçok deyime göre bilerek Almanların eline esir düşer. Oradan da bir şekilde kurtularak Polonya’ya gider. ’Toprak almak, can almaktır.’ diyen Dağcı savaşla geçen bu 21 yılı bizlere 50 yıl boyunca yazarak anlatır. Kırım Türkleri ve Kırım Türklerinin ata toprağına olan özlemini anlatan Dağcı’nın eserleri, bizlere uyarı niteliğindedir sözleri ile bildirisini sonlandırmıştır.