PROF. DR. MEHMET BAYRAKTAR , ‘’ TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ‘Nİ AYAKLAR ALTINA ALMAK , ALLAH’IN İRADESİNİ YOK SAYMAKTIR. ‘’
İstanbul Türk Ocağı 100. Yıl Sohbetleri kapsamında 29 Kasım Cuma günü saat 18.00 ‘’ Ümmet Anlayışımız ‘’ konulu bir panel düzenlendi.
İstanbul Türk Ocağı konferans salonunda gerçekleştirilen panel , İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr. Cezmi Bayram’ın açılış konuşmasıyla başladı.
Panelde Prof . Dr. Mehmet Bayraktar , ‘’ Ümmet , millet , kavm ve din kavramları gerçek anlamlarını kaybetmiştir. ‘’ dedi. Bayraktar , bu kavramları yeniden düşünmemiz gerektiğini vurgulayarak , şöyle dedi : ‘’ Bu kavramlar tam zıttı anlamda anlaşılmaya başlanmıştır. Bozuk anlamlı kavramlar türemiştir. Kavm kavramı , var olmak , ayakta durmak anlamındadır.Kur ‘an , kavim kelimesini açıklarken o kavmin dinini ön plana çıkarmamaktadır. Ümmet kavramı da aynı soydan veya farklı soydan gelen insan toplulukları olarak açıklanır. Netice olarak Kur’an- ı Kerimde ümmet kavramında din ön plana çıkarılmaz’’ dedi.
TATSIZ BİR YAZI
Dr. Cezmi Bayram
Hayatımın hiçbir döneminde, “yanlış anlaşıldım” sözünü kullanmadım. Kullananları da pek ciddiye almadım. Her nefsin ölümü tatması gibi, ben de bu halden nasibimi alacakmışım.
Son yılların en önemli meselesi etnik bölücülük ve bundan kaynaklanan terördür. Her Türk milliyetçisi gibi ben de, bu yangının bir an evvel söndürülerek, enerjimizin ortaya çıkan büyük Türk Dünyası gerçeği ve imkânı ile, dünya şartlarını da değerlendirerek, Türkiye’nin dünyada tayin edici bir mevkie gelmesi için sarf edilmesi gerektiğine inandım. Bunun için düşündüm, konuştum ve yazdım.
Türk Ocakları İstanbul şube başkanı Dr. Cezmi Bayram’ın bir mülakatı vesile yapılarak Türk Ocakları Genel Merkezine karşı haksız bir kampanya başlatılmıştır. Şubelerle genel merkez arasına fitne sokmaya çalışanların Genel Merkezin müzakere süreci(1), çözüm paketi (2)milliyetçilik tartışmaları(3), Diyarbakır mitingi (4) gibi vesilelerle yaptığı açıklamaları okumamış olmaları mümkün değildir. Bu durumda, Genel merkezi Türk Milli kimliğine, Türk tarihine, Türk kültürüne, Türk devletine ve doğrudan Türk’ün varlığına yönelik saldırılar karşısında gerekli tavrı göstermemekle suçlamak apaçık bir çarpıtmadır.
İstanbul Türk Ocağı 100. Yıl Sohbetleri kapsamında 13 Aralık Cuma günü saat 18.00 ‘ da ‘’ Sırat-ı Müstakim ve Türk Derneği ‘’ konulu bir panel düzenlendi.
İstanbul Türk Ocağı konferans salonunda gerçekleştirilen panel , İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr. Cezmi Bayram ‘ın açılış konuşmasıyla başladı.
Panelde Dr. Nurgül Karayazı , Sırat –ı Müstakim dergisinin kuruluşunu ve kuruluş yıllarındaki durumunu şu şekilde özetledi : ‘’ Kuruculuğunu Ebulula Mardin , Eşref Edip ‘in yaptığı mecmua , Mehmet Akif , Muhammed Abduh , Ahmet Hamdi , Manastırlı İsmail Hakkı gibi çok değerli kalemler tarafından yayın hayatını sürdürmüş ve bir devri aydınlatmıştır. Dergi çıkarma fikrini ilk ortaya atan isim Mehmet Akif ‘ti. Safahat’ a kaynak teşkil eden şiirlerini yazan Akif , bunları topluma ulaştırma isteğindeydi. Dergi çok geniş bir coğrafyaya ulaştırıldı. Arnavutluk , Yemen , Bağdat , Mısır ve benzeri birçok İslam beldesinde büyük bir ilgi gördü.

"CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA TÜRKLERE DE DARBE VURULMUŞTUR"
Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Cezmi Bayram'ın Aktüel'e yaptığı ezber bozan açıklamalar birçok "klasik" milliyetçiyi kızdıracak ve Türklük kavramını yeniden düşündürtecek türden…
Barış süreci olarak adlandırılan süreçte Kürtler kadar konuşulan bir diğer taraf da Türkler. Ancak Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Cezmi Bayram tartışmanın etnik unsurlar üzerinden yapılmasından rahatsız.
Cumhuriyet dönemiyle Türklüğe büyük bir darbe vurulduğunu söylüyor. Yani yeni rejimin Türklük üzerine inşa edilmesine rağmen öyle olmadığını belirtiyor. "Türk Milliyetçiliği; Tarihi Seyri ve Yeni Hedefler" kitabında Türklerin başına gelenleri da anlatan Bayram, milletin önüne büyük hedefler konulduğu taktirde kimlik politikalarının ortadan kalkacağını söylüyor.
ŞERDEN HAYIR DOĞAR MI?
Dr. Cezmi Bayram
Prof.Dr. Yasin Aktay’ın geçen hafta, Bayburt Üniversitesindeki konuşması sırasında kullandığı “Türk ırkı yoktur” sözü ciddî tartışmalara sebep oldu. Bilâhare, yanlış anlaşıldığı şeklindeki açıklamaları da tartışmaların nihayet bulmasını sağlamadı.
Aslında, daha Ziya Gökalp’ten itibaren milliyetçilerin milleti “ırk” üzerinden tarif etmediklerdi göz önüne alınırsa, bu kadar şiddetli tepkiyi anlamakta sıkıntı çekmek mümkündür. Ancak, Aktay’a gösterilen tepkiyi, onunla ve söylediği sözle sınırlı saymak doğru olmaz.
Doğrudur: Gökalp’ten itibaren ve onu takip eden milliyetçiler; milleti, dolayısıyla Türklüğü bir ırka bağlı olarak değil, bir kültür ve medeniyete mensubiyet olarak tarif etmişlerdir. Hattâ Oğuz Kaan’dan itibaren cihanşûmul bir ülkünün takipçisi olan Türkler ve elbette ilim ve fikir adamları, Türklüğü, bir ırktan daha fazla bir değerler manzumesi olarak ifade etmişlerdir. Meselâ, Kaşgarlı Mahmud’da da Türkçe konuşamayanlar Türk sayılmamışlardır. Türkçe konuşan veya Türk kültür dairesine dahil olan daima Türk addedilmiştir. Bu sadece, Türkler bakımından değil, Türk tarih ve medeniyetiyle ilgilenenler için bile böyledir. Meselâ, Anna Masala, “Türkleri Sevmek” adlı eserinde, “Bana Türk dostu diyorlar, Türk denilmesini tercih ederdim” diyor.
Türkler için, Türk soyundan gelmek kadar, Türklüğe hizmet etmek de Türk olmak için yeter. Bu yüzden Gökalp, “Türklüğü sadece soya indirgersek, o zaman Türklüğe hizmet etmiş olan bir çok şahsiyeti Türklük dairesinin dışına atmış oluruz” demektedir.
TÜRKLÜK BİR IRK MESELESİ DEĞİLDİR
Bu gibi ifadeler, elbette Türk soyunun olmadığı mânasına gelmez. Ancak, tarihin ilk dönemlerinden itibaren var olan Türk’ün daima cihanşûmul devletler kurması, geniş coğrafyalara hâkim olması, bir çok kültür ve medeniyetle tanışması ve çok değişik soylarla beraber yaşaması sebebiyle, bir çok kavimden farklı olarak “bir etnisite”yi aşarak “millet” olduğu gerçeğini ifade eder. Ayrıca, yine Oğuz Kaan’ın “Gökkubbe”yi çadırının tavanı saymasının icabı olarak bütün beşeriyetin, huzur ve refah içinde yaşamasının sorumluluğunu taşıyarak “adil ve kerim” bir devlet düzeni kurması ve hiçbir kimse ve şahsı “öteki” mütalaa etmemesi gerçeğini belirtir. Kısaca, bir Türk soyu vardır. Fakat Türk, başkalarının da Türk olmasına itiraz etmez, “Türk’üm”diyen ve “Türk olan”a da hayır demez.
http://haber.stargazete.com/acikgorus/irk-etnisite-millet-hangisi-turk/haber-813733

İstanbul Türk Ocağı Gençlik Kollarının bu sene her ay periyodik olarak düzenleyeceği gençlik sempozyumlarının ikincisi “Türklerde Şehircilik Anlayışı” 1 Aralık Pazar günü 13.00’da İstanbul Türk Ocağı Gençlik Kolları Başkanı Barış Onur Sargın’ın açılış konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasının ardından konferansın I.Oturumunun ilk konuşmacısı Murat Şamil Şen, "Geleneksel Şehir Anlayışımız" konusunu anlattı. İkinci konuşmacı Hasan Turunçkapı, " Modern Dünyada Kent Algısı ve Cumhuriyet Dönemi Ankarası" başlıklı tebliğini sundu. Hasan Turunçkapı ,Sanayi Devrimi ve ortaya çıkardığı sınıf farkı ile kent modelindeki değişikliklere vurgu yaptı. Hasan Turunçkapı’nın sunumunun sonunda konuşmacılar, dinleyicilerin I. Oturum ile alakalı sorularını cevaplandırdı.Konferansın I.Oturumu, oturum başkanı Murat Muslu'nun değerlendirme konuşması ile sona erdi.
DOÇ. DR. HARUN ANAY , ‘’ YENİ BİR MEDENİYET PROJEMİZ OLACAKSA , ZİYA GÖKALP VE EROL
GÜNGÖR GİBİ DEĞERLERİ İNCELEMELİYİZ . ‘’
İstanbul Türk Ocağı 100. Yıl Sohbetleri kapsamında 8 Kasım Cuma günü saat 18.00 ‘ da ‘’
Türkiye’nin Yeni Bir Medeniyet Kurma Potansiyeli ‘’ konulu bir panel düzenlendi.
İstanbul Türk Ocağı konferans salonunda gerçekleştirilen panel , İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr.
Cezmi Bayram ‘ın açılış konuşmasıyla başladı.

SİYASET ADAMI, GAZETECİ-YAZAR, NEVZAT KÖSOĞLU’NU ANMA TÖRENİ
DR.CEZMİ BAYRAM, ’’KÖSOĞLU, ÜLKÜCÜ OLARAK YAŞADI VE ÜLKÜCÜ OLARAK VEFAT ETTİ’’
Mütefekkir , idealist , siyaset adamı ,gazeteci, yazar ve yayıncı Nevzat Kösoğlu ,İstanbul Türk Ocağında, Cuma günü saat 18 : 00 ‘da düzenlenen bir törenle anıldı.
İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr. Cezmi BAYRAM başkanlığında , Türk Ocağı konferans salonunda gerçekleştirilen tören, Kur ‘an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Kösoğlu için düzenlenen törene , Dr. Senail Özkan ,Avukat Şerafettin Yılmaz ve Ahmet İyioldu ile bazı aile yakınları katıldı.
Törende konuşma yapan Bayram , Kösoğlunun, hayatının hiçbir safhasında, ümitsiz olmadığına vurgu yaparak , şöyle konuştu :
‘’ Kösoğlu , davasına iman etmiş bir insandı. Eserlerini , ümidini hiçbir zaman kaybetmeyen bir düsturla , kaleme almıştır. ’ Milliyetçi Hareket ve Metod ’ ve ‘ Kitap Şuuru ‘ isimli makaleleri, Kösoğlu’nun bütün hayatının özeti ve ölçüsü niteliğindedir.
Hayatının her safhasında bir ülkücü olarak yaşadı ve ülkücü olarak vefat etti. ‘’