
Dündar Taşer Beyin Eşi Asuman Taşer Vefat Etmiştir
Türk milliyetçiliğinin büyük fikir ve dava adamı Dündar Taşer beyin eşi Asuman Taşer vefat etmiştir. Merhumeye Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve camiamıza başsağlığı diliyoruz. Ruhu şad mekanı cennet olsun.
Merhumenin cenazesi 17 Aralık 2016 Cumartesi günü öğle namazına müteakip Ankara Karşıyaka Mezarlığı camiinde kılınacak cenaze namazının ardından, aynı mezarlıkta merhum Dündar Taşer'in kabri yanında defnedielcektir. (2.Kapı)

Türk Ocakları İstanbul Şubesi olarak Beşiktaş'ta yaşanan terör saldırısı sonrası şehadet şerbetini içen polislerimiz ve vatandaşlarımız için dua ederek, patlamanın yaşandığı noktaya çelenk bıraktık. Alçak ve hain saldırıyı bir kez daha lanetliyor şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Türk Ocakları İstanbul şubesinin 2016-2017 104. yıl konferansları 8 Aralık 2016 Cuma akşamı ülkemizde eğitim denildiğinde akıllara ilk gelen isimlerden olan Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın ‘’Gelenekten Geleceğe Türk Maarifi’’ konulu konferansı ile devam etti. Sözlerine geçtiğimiz günlerde açıklanan Uluslararası Öğrencileri Değerlendirme Programı (PISA) sonuçlarını değerlendirerek başlayan Erdoğan bu sonuçların Türkiye’nin bugünkü eğitim sisteminin bir yansıması olduğunu belirtmiştir. Eğitim sistemimizin cumhuriyet tarihimizin en kötü seviyesinde olduğunu sözlerine eklemiştir. İrfan Erdoğan geçmişte eğitim sistemimizin gayet bir yerde olduğunu şu sözleri ile anlatmıştır; ‘’Geçmiş bir sigortadır, bir laboratuvardır ve ben ona hep başvururum. Eğitim tarihimiz bilhassa 1850’den sonra çok iyi bir başvuru kaynağıdır. Atalarımız tarafından oluşturulan ahilik teşkilatı, enderun mektepleri, köy enstitüleri ve öğretmen okulları çok başarılı eğitim-öğretim çalışmalarıdır.’’


Türk Ocakları İstanbul şubesinin 2016-2017 104. yıl konferansları 2 Aralık 2016 Cuma günü, gişede büyük bir başarı elde eden Dağ 2 filminin yönetmeni Alper Çağlar’ın ‘’Türk ve Sineması’’ adlı konferansıyla devam etti.
Alper Çağlar sözlerine Türk sinema sektörü diye bir şeyin varlığından söz etmenin zor olduğundan bahsederek başladı. Zira Türk sinemasının daha yolun çok başında olduğunu ve bu halimizin aslında 1930 ve 1950’lerdeki Amerika’ya benzetilebileceğini söyledi. ‘’Amerikalılar 1920’li yıllarda Kaliforniya’da Hollywood denilen yeri keşfettiler ve kurulan film stüdyolarıyla bu işi gittikçe profesyonel bir şekilde yapmaya başladılar. Bizde sinema ve tiyatroya ilgi aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ortaya çıkmış, cumhuriyetin kuruluşuyla beraber de artmıştır. Kültür Bakanlığı’nın kurulmasıyla beraber sinema sektörü de gelişmeye başlamıştır.’’
Her sektörde olduğu gibi sinema sektöründe de alaylı ve mektepli çatışmasının varlığına dikkat çeken Alper Çağlar ‘’Türk sinemasının en parlak dönemlerini yaşadığı Yeşilçam, hem alaylıların hem de mekteplilerin olduğu bir dönemdir. Bizim sinemamızın önündeki en büyük engel mektepli parlak fikirlerimizin sinemayı değil, onun yerine reklamcılık ve televizyon sektörünü tercih etmesidir.’’ diyerek sözlerini sürdürdü. ‘’Buna rağmen son 10 yılda bizim sinema sektörümüzde de iyi filmler ortaya çıkmıştır. Ancak istenilen düzeyde olmaktan çok uzaktır. Zira bizim ülkemizde yapılan filmlerin sadece yüzde beşlik kısmı harcanılan parayı filme geri kazandırırken, sinema sektörü gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde doksan beştir.’’ dedi.

Türk Ocakları İstanbul Şubesinin 2016-2017 104.yıl konferansları 25 Kasım 2016 Cuma günü Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Musa Yıldız'ın “Hoca Ahmed Yesevi'yi Anlamak” konulu konferans ile devam etti.
Profesör Doktor Musa Yıldız, Türk'ün asırlık ocağında kurucu atamız; Türklüğümüzün ve Müslümanlığımızın fikir hocası Ahmed Yesevi'yi konuşma imkanı bulduğu için teşekkür ederek sohbetine başladı. Anmaktan ziyade, anlatmak üzere toplanılan sohbetimizde, Hoca Ahmed Yesevi'nin mühim bir kişilik ve her şeyden evvel tüm dünyanın kabul etmekten geri duramayacağı bir hoşgörü timsali olması sebebiyle, Unesco tarafından da adına bir anma yılı kabul edilmesinin altında yatan sebepler dile getirildi. Türkiye tarihinde, büyük şair Yahya Kemal'in "Ahmed Yesevi'ye bir bakın, göreceksiniz; bizim milletimizi onda bulacaksınız" sözleri sayesinde, Yesevi'yi akademik anlamda ele alan ve bir nebze tanıtılmasını sağlayan Fuad Köprülü'den itibaren, Kemal Eraslan ve karşılaştığı Uygur Türk'ü amcanın Doktor Hayati Yüce'ye Divan-ı Hikmet'in yazma nüshasını vererek, " bu Hikmeti Anadolu'da yaygınlaştır" sözü ile duyduğu manevi bir istek ile tekrar çalışılarak devam eden Yesevi araştırmalarının, Hoca Ahmed Yesevi Üniversitesi ile daha da ileriye taşınarak; geçmişten günümüze ışık tutmak mahiyetinde konunun her fırsatta ele alındığı vurgulandı.