19.Yüzyıl Batı Düşüncesinin Türk Düşüncesindeki Yansımaları / Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN
 
 19 Ekim Cuma 2012 , Saat :  18:00
 
YER: Türk Ocakları İstanbul Şubesi Konferans Salonu



Prof.Dr. Tahsin Görgün, konuşması çerçevesinde ağırlıklı olarak 17. yy'dan başlayarak ekonomik ve siyasi üstünlüğü ele geçiren Batı medeniyetinin, genelde Doğu'nun özelde de Türk medeniyetinin düşünce dünyası üzerindeki etkisine ve yıkımına değindi. Görgün, 18. yy Avrupasının ruhu olan pozitivizm olgusundan hareketle Batı'nın ekonomik inkişafı sonucunda, dünyadaki dengeleri kendi lehine çevirmesinin ardından, Osmanlı ve Türk düşünce dünyasındaki değişimleri hızlandırdığından söz etti.
Batıdaki köklü değişimin ardından, Avrupa'da doğu coğrafyası ve doğu toplumlarına yönelik araştırmaların arttığını kaydeden Görgün, oryantalizmin ortaya çıkışının bu yüzyıla rastladığını belirtti. Oryantalizm, tabii olarak, Doğu'nun bir Avrupalı gözünden çözümlenmesiydi ve doğal olarak içinde bir batı kibri de barındırıyordu diyen Görgün, oryantalist düşüncenin safiyane bir bilim merakı kimliğinden sıyrılarak Doğu düşüncesine sirayet ettiğini veya ettirildiğini aktardı. Konuşmacı bu aşamadan itibaren özellikle Osmanlı münevveri üzerinden tüm Doğu medeniyetinin tarih ve felsefesinin aşağılanması yöntemiyle bu coğrafyada bir Batı hayranlığı uyandırılmak istendiğini savundu. Buna göre Doğu toplumlarına oryantalist düşüncenin benimsetilmesi sonucunda bir aşağılık kompleksi oluşacak ve Batı'ya karşı bir özenme başlayacaktı. Böylelikle de oluşum koşulları doğuya has olmayan pozitivizm düşüncesi Doğu'da mevcut paradigma haline gelecek, ama pozitivizmi ortaya çıkaran koşullar doğuda henüz oluşmadığından ortaya şekilci bir pozitivist anlayış çıkacaktır. Bu da sadece bir kimlik kaybı olacaktır. Tahsin Görgün, tezine kanıt olarak Kınalızade ve Tursun Bey örneğini gösterdi. Machiavelli, Hobbes, Rousseau çizgisinde gelişim gösteren modern Batı devlet düşüncesinin daha detaylı halinin bu iki kişinin eserlerinde bulunduğunu söyleyen konuşmacı, bu mütefekkirlerin tanınmamasının oryantalist düşüncenin doğu toplumlarında yarattığı körlüğe bağladı.
Batı'nın Doğu üzerindeki bu etkisinden bahsettikten sonra, bunları açıklamanın doğuda bir reform ve yeniliği reddetmek demek olmadığını bilakis yeniden doğunun domine ettiği bir dünya varlığı için bunun gerekli olduğunu vurguladı. Fakat bu reform ve yeniliklerin doğunun kendi toplumsal şartları ve özü üzerinde yükselmesi ve özgün olması gerektiğini vurgulayarak konuşmasını sonlandıran Görgün, serzeniş dolu manidar bir örnek vermekten de geri durmadı: ''Tüm bu söylediklerime rağmen, doğuda gerçek anlamıyla batıdaki gibi-pozitivist sosyologlar,psikologlar ve diğer sosyal bilimciler olsaydı çok daha farklı bir yerde olurduk; en azından toplumumuzu sayısal verilerle anlayabilirdik. Fakat bu mümkün olmadı, biz bu olguyu sadece doğunun maneviyatına düşman olma kimliğiyle algıladık''